• 0537 361 05 96

  • Galata Kuledibi Beyoğlu / İstanbul

Oyun Oynama İhtiyacı

“Oyun”etkinlikleri ve aktivitelerin, kişinin yaratıcılığını, problem çözmesini, sosyal olmasını ve strese karşı dayanıklılığını güçlendirdiği yapılan birçok araştırmayla ortaya konuluyor.

Dünya genelinde yapılan araştırmalara göre, 1997 ve 1981 yıllarında bir kıyaslama yapılmış ve ortalamada yaklaşık oyunun %25 oranında düştüğü belirlenmiş.

Günümüzde ise cep telefonu, bilgisayar ve tablet PC’lerdeki oynanan oyunları saymazsak, geriye ne kadar ‘oyun’ zamanı kalıyor?

Gerçek anlamdaki “oyun”, anasınıfının veya kreşin çocuklara program gereği oynattığı kurallı oyunların birçoğunu da içermiyor. Çocuklarımız büyüyüp okula gittiğinde ise kurslar, etütler, dershaneler, özel dersler derken oyun için gereken zaman daha da azalıyor.

Özgürce Oynamak

Çocukların birçoğu futbol, basketbol, yüzme gibi sporlar yapıyorlar, Monopoly, Kızma Birader, Sos gibi oyunlar oynuyorlar. Bu tip oyunların en temel özelliklerinden biri ‘fazlaca kurallı’ olmaları.

Serbest oyunda ise bu kurallar ya yoktur ya da azdır, bu sebeple yaratıcılılığı geliştirmeye, zihni çalıştırmaya katkısı biraz daha fazla olur. Çocuklar veya yetişkinler hayal güçlerini kullanır, yeni karakterler, roller ve hatta aktiviteler oluştururlar. Oyunun temeli eğlenceli olduğu için sıkıştıkları yerde kolay kolay vazgeçmezler.

Yapılan bir incelemede ise “oyun oynamanın”, duygusal reaksiyonlar ve sosyal öğrenme ile ilgili olan beyin bölgelerinde nöronların artmasını sağladığı gözlenmiş. Washington Üniversitesi Nörobilimcisi Jaak Danksepp’e göre serbest oyun oynamak beynin daha ‘sosyal’ olması için majör etkenlerden biri; bunun temelinde ise oyun oynarken salgılanan BDNF proteini… Bu protein nöron artışını tetikliyor.

Oyun oynamanın diğer bir özelliği; insanı rahatlaması ve gevşetmesi. Okula veya kreşe yeni başlayan çocukları hatırlayalım.. Anne ve babalarından ayrılmak istemezler. 1984’de Çocuk Psikolojisi ve Psikiyatrisi dergisinde yayınlanan araştırmada okula ilk defa giden 3-4 yaş arası 74 çocuk ile çalışılmış. Bu grup rastgele ikiye ayrılmış. İlk grupta çocuklar oyuncak dolu bir odaya, ikinci grup ise öğretmenin masal anlattığı bir odaya konmuş. 15 dakika sonra çocukların stres seviyeleri ölçülmüş. İlk gruptaki stress oranındaki azalma, ikinci gruba göre yaklaşık iki kat daha fazla çıkmış.

Bu örnekte de görüyoruz ki, tek başına oynayanların, gruplaşarak oynayanlardan daha da fazla sakinleşmiş. Uzmanlar bunun sebebini, yalnız oynarken başkalarına bağlı kalmadan veya etkilenmeden daha fazla ‘hayal gücü’ kullanmalarına bağlamaktalar.

Her anne ve babanın kendi çocuğu için en iyisini yapmaya çalışması en doğal şeydir. Bu “en iyisini yapma” içinde de mutlaka onlara oyun oynamaları için serbest bir alan veriyor olmaları gerekiyor. Serbest oyun ve uygun etkinlikler oldukça önemlidir.

Çocuklar İçin “Oyun” Nedir?

Çocuklarla iletişim kurmanın, onların dünyasını paylaşmanın birçok yolu vardır. Oyun, bu yolların en doğal olanı, en sık kullanılanı ve en sağlıklı sonuç verenidir.

Oyun, her çocuğun gerçek yaşantısından daha çok benimsediği, daha çok içinde yaşadığı ve mutlu olduğu bir dünyadır.

Oyunun çok kesin ve belirli bir tanımı yoktur, ancak birçok gelişim kuramcısı ve araştırmacı, oyunu çocuğun yaşamının doğal bir parçası olarak düşünmüş ve oyunu farklı şekillerde tanımlamışlardır.

Piaget; oyun, dış dünyadan alınan uyaranları özümleme ve uyum sistemine yerleştirme yoludur. Çocuğu zihinsel gelişimini destekler ve insan davranışlarında daima vardır.

Johan Huizinga; oyunu, kültürün temeli olarak ele almış, politik güç, savaş, ticaret, sanat ve eğitim gibi sosyal birimlerin temelinde oyunun varlığını kabul etmiştir.

Caillois; Huizinga’nın oyunla ilgili görüşlerinden etkilenerek oyunu şu şekilde tanımlamıştır: “Oyun, serbestçe kabul edilmiş fakat bağlayıcı olan kurallara göre belli bir alan ve zaman süreci içeren, gerçek hayattan farklı olduğu bilinci ile yapılan gönüllü bir hareket ya da faaliyettir.”

Gross’a göre; oyun bir pratiktir. Yetişkinler ileride karşılaşacağı durumlarda kullanacağı davranış biçimlerini oyunla elde ederler.

M. Montessori; oyunu çocuğun “iş”i olarak nitelendirmiştir.

M. Montaignede; oyunu, çocukların en gerçek uğraşları olarak tanımlamıştır.

Oyun, genel olarak tanımlanırsa;

  • Belli bir amaca yönelik olan veya olmayan, kurallı ya da kuralsız gerçekleştirilen, fakat her durumda çocuğun isteyerek ve eğlenerek yer aldığı, fiziksel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal gelişiminin temeli olan, gerçek hayatın bir parçası ve çocuk için en etkin öğrenme sürecidir.

Oyunun Tarihsel Geçmişi

Arkeologların yaptığı araştırmalar, oyunun tarihinin, insanlık tarihi kadar eski olduğunu göstermektedir. Bugün bilinen pek çok oyunun çok eski çağlarda da bilindiğini de gösteren belgeler, bulgular, buluntular vardır. Uygarlığın bilim, sanat, mimari, giysi gibi her alandaki gelişmesi,  oyunlara ve oyuncaklara da yansımıştır.

Oyunların Yayılışı

Araştırmalar ve yazılı belgeler günümüzde oynanan oyunları 2000 yıl ve daha öncesine dayandırmaktadır. Örneğin; “Sek sek” gibi oyunların izine Roma harabelerinde de rastlanmaktadır. Benzer bir şekilde, “tura oyunu, topaç çevirme, saklambaç, denizin üzerinde taş kaydırma oyunu, çatal-matal, körebe” gibi oyunlar çok eskiden beri oynanan oyunlardır. Bazen isimlendirmelerde değişiklik olsa da, bu oyunlar ülkeden ülkeye benzer şekillerde ve benzer materyallerle oynanmaktadır.

Oyun ait olduğu toplumun değerlerini anlatan kültürel bir ifade şeklidir. Bu nedenle, antropologlar kültür yaygınlaşmalarını ve göç yollarını incelerken temel olarak oyun faaliyetlerinden yararlanmışlar ve oyunların yardımı ile göç yollarını ve bir kültürün, uygarlığın imgelerini ortaya koymaya çalışmışlardır. Çünkü oyunlar, toplumun geleneksel kültürü, kültür yaşamı ve birikiminden etkilenmektedir.

Toplumsal kültürün gelişiminde, oyunlar önemli bir yer tutmaktadır. Aynı zamanda; oyunlar, halk hikayeleri ve efsaneler gibi kolayca yayılarak, dil, yer ve zaman sınırlarını aşıp evrensel bilinci arttırmaktadır. Evrensel bilince ulaşmak ise tüm ulusların inanların ulaştırmayı düşündükleri bir düzey olarak karşımıza çıkmaktadır.

En Çok Oynanan Oyunlar

Oyunların biçimi, özellikleri, oyun araç-gereçleri çağdan çağa, kültürden kültüre değişse de çocuğun bulunduğu her yerde oyunun ve oyuncakların bulunması evrensel bir kuraldır. Oyun dünyanın her yerinde, her çağda ve her kültürde oynanmıştır. Bu nedenle, oyun hem kültürel hem de evrensel unsurları içinde barındırmaktadır.

Kültürler arası benzerlik ve farklılıkları yansıtması bakımından çocukların en çok oynamayı tercih ettikleri oyun türleri araştırma konusu olmuştur.

Araştırma bulguları, çocukların genellikle çevresindeki insanların meşguliyetleri ile ilgili oyunlar oynadıkları ortaya koymaktadır. Hampton’ın ve Binbaşıoğlu’nun bu durumu belirlemek amacı ile yaptıkları çalışmalar bu savı destekleyecek sonuçlar vermiştir. Elde edilen sonuçlar yandaki gibi özetlenebilir.

Yukarıdaki şekilde sergilenen oyun etkinlikleri yetişkinlerin etkinliklerini taklit etmekle başlayan ve yetişkinliğe hazırlanmakla sona eren bir geçiş sürecinin emarelerini taşımaktadır. Benzer bir şekilde Doreen’in grubunda da bu oyun etkinlikleri yolu ile yetişkinler hayatına hazırlanılmaktadır. Doreen’in grubundaki oyun etkinlikleri yan tarafta sunulmuştur.

Yurtdışında yapılan bu çalışmalar, çocukların oynamayı tercih ettikleri oyunlara ilişkin genel bir bakış açısı kazandırmaktadır.

Türkiye’deki çocukların en çok tercih ettikleri oyun türleri ise yan tarafta belirtilmiştir.

Bu oyun aktiviteleri çocukların fazla enerjilerini kabul edilebilir bir şekilde harcanmasının yanında sosyal rollerin öğrenilmesi ve bunların içselleştirilmesi bakımından önemlidir.

Oyun ve Öğrenme

Oyun, uzun yıllar çocukların fazla enerjilerini harcadıkları, yaramazlık yapmasını engelleyen ve taklit etme ihtiyacını gideren bir yol olarak düşünülürken, günümüzde birçok uzman tarafından bir “öğrenme” yolu olarak değerlendirilmektedir. Oyun, hem çocukların hem de yetişkinlerin en doğal öğrenme ortamıdır ve hiç kimsenin öğretemeyeceği konuları kendi deneyimleri ile öğrenmelerine olanak sağlar.

Birey, oyun yolu ile deneyim kazanır. Yaşam için gerekli olan bilgi, beceri ve davranışları oyun esnasında öğrenir ya da önceden öğrendiği bilgileri ortaya koyar.

Oyun esnasında birey, çevre ile etkileşime girer. Bu etkileşim sırasında birey;

  • düşünmeye,
  • bilgi edinmeye,
  • deneyim kazanmaya,
  • paylaşmaya,
  • birlikte çalışmaya,
  • yaşamın rollerini anlamaya,
  • değerlendirme yapmaya,
  • hayal gücünü kullanmaya,
  • alternatif seçenekleri görmeye,
  • problemleri çözmeye,
  • strateji oluşturmaya ve
  • son kararı vermeye çalışır.

Aynı zamanda oyun, soyut yaşantıları somuta indirgemede etkili olur. Özetle, bir “öğrenme laboratuarı” olarak da adlandırabileceğimiz öğrenme oyunlarının bireye yaptığı katkılar çok fazladır.

Öğrenme oyunlarının bireye sağladığı yararlardan bazıları:

  • Bireylerin yaşamlarını etkileyen fakat göz önünde bulundurmadıkları farklı rolleri görmek,
  • Karmaşık durum veya problemler karşısında strateji oluşturma ve çözüme dayalı fikirler üretebilmek,
  • Bir sonraki adımı görebilmek (Analitik düşünme),
  • Diğer bireylerin hakları ve yaşamdaki rolleri hakkında daha duyarlı hale gelmek,
  • Farklı karakterlerdeki bireylerle birlikte çalışmak, paylaşmak, sıra almak, iletişim kurmak ve farklı fikirlere saygılı olmak.

Kaynak: Dr. Hülya Pehlivan’ın “Oyun ve Öğrenme” kitabı ve Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümü ders notları